Kitle psikolojisi olarak tanımlanan, kitlelerin sosyal ve psikolojik davranıs ve tutum özellikleri, 19. yüzyılda, özellikle ünlü Fransız sosyal bilimci Gustave Le Bon, Gabriel Tarde, Alman psikolojisi ekolünün öncülerinden Sigmund Freud ve ngiliz psikolog William Mc Dougall tarafından incelemis ve analiz edilmistir. Bu yazarlar, toplumsal bir olay çerçevesinde cereyan eden kitle hareketlerinin psikolojilerini incelemisler; farklı kültürel ve sosyal degerlere sahip insanların bir olay çerçevesinde bir araya gelmeleri, kitle içerisinde olusan kolektif bilinç ve ortak ruh ile hareket etmeleri durumunun kitle psikolojisi olusturdugunu ifade etmislerdir. Özellikle, Le Bon ve Freud'e göre, kitle psikolojisinin temel özellikleri olan “ortak ruh”, “ortak bilinç”, “bilinçaltı” ile hareket etme durumları, kitle hareketlerinin en önemli psikolojik özelliklerini olusturan degerler arasında yer almaktadır. Mayıs-Agustos 2013 aylarında, stanbul Gezi Parkı'nda baslayan Gezi Hareketi de bir kitle hareketi olma özelligini göstermis, bu harekete katılan bireyler ve bu bireylerden olusan sosyal gruplar, kitle psikolojisi ile hareket etme özelligini göstermisler. Le Bon ve Freud'ün, kitle psikolojisi analizlerinde açıkladıkları ve inceledikleri, kitlelere has ve öz özellikleri, Gezi Hareketi'ne katılan kitlelerde görülmüs ve direnislerini tipik bir kitle psikolojisi çerçevesinde gerçeklestirmeye çalısmıslardır. Bu çalısma, toplumsal hareket karakterinde cereyan eden Gezi Hareketi'nin, Fransız sosyal psikoloji ekolünün önde gelen yazarlarından Gustave Le Bon ve Alman psikoloji ekolünün öncülerinden Sigmund Freud'ün bakıs açıları ısıgında kitle psikolojisini incelemeye yönelik olacaktır. Anahtar Kelimeler: Gezi, Kitle, Kitle Psikolojisi, Bilinçaltı, Ortak Ruh, Gustave Le Bon, Sigmund Freud. AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 185 GRS Günümüz sosyal bilimler literatüründe, sosyal gruplar, sosyal kimlikler ve kültürel kimliklerin davranıssal ve tutumsal yapı ve özelliklerinin anlatımında, sosyal psikolojik kuramlar büyük önem tasımaktadırlar. Amerikan, ngiliz, Alman ve de özellikle Fransız sosyoloji ekolleri, bir yandan spesifik sosyal grupların olusumunda, isleyislerinde ve dinamiklerinde grup içerisinde olusan sürü psikolojisine büyük yer vermisler, öte yandan farklı sosyal ve kültürel degerlere sahip bireylerin bir olay ekseninde gruplasmalarının, kolektif bilinç ile hareket etmelerinin grup içerisinde gerçeklesen sürü psikolojisine baglı oldugunu vurgulamıslardır.1 Toplumsal bir olay ya da bir dava çerçevesinde birbirinden farklı bireylerin olusturdugu kitleler, kolektif bilincin halen günümüz modern toplumlarında var oldugunu ve bu kolektif bilinç sayesinde grup olarak hareket etmenin toplumsal sorunlar için çözümleyici birer araç oldugunu bizlere göstermektedirler. Kitle hareketleri, sosyoloji literatüründe, toplumsal hareketler kapsamında da degerlendirilmekte ve incelenmektedir. Çalısmamız, Gezi Hareketi'nin kitle psikolojisini incelemeye yönelik olsa da, toplumsal hareketler ile ilgili kısa bir literatür taramasının faydalı olacagı kanısındayız. Zira toplumsal hareketlerin temelinde, “kitle/sürü psikolojisi” mantıgının var oldugu görüsü farklı yazarlar tarafından ele alınmıs ve bu hareketlerin incelenmesinde belirleyici bir etken olusturmustur. Toplumsal hareketler, sosyoloji teorilerinde, kolektif eylemler (social action) ısıgında incelenmis, eylem sosyolojisi (aksiyonalizm) diye adlandırılan sosyoloji ekolünün dogmasında merkezi kavram olmustur. Eski ve yeni toplumsal hareketler (YTH) olarak ikiye ayrılan sosyal hareketler, farklı tanımları, amaçları ve toplumun evrimlesmesinde oynadıgı roller ile önemli bir alan olusturmaktadırlar. Toplumsal hareketler, Alpuncu'nun tanımlamasına göre, birbirleriyle dayanısan, ortak bir fikri ve duyguyu paylasan, haksızlık veya esitsizlik olarak gördükleri bir meseleyi çözmek için seferber olup sorunlarının kaynagı olarak belirledikleri aktör ve/veya kurumlara yöneltilmis protestolar düzenleyen, süreklilik kazanmıs enformel toplumsal aglardır (Alpuncu, 2013; Bayhan, 2014: 26). Tarrow ise, toplumsal hareketleri, ortak hedeflere sahip ve dayanısma içinde olan bireyler tarafından olusturulan kolektif eylemler olarak tanımlamaktadır (Tarrow, 2011: 7; Demiroglu, 2014: 134). Gerek Alpuncu'nun gerek ise Tarrow'un tanımlarında, dayanısma, ortak fikir ve hedef, ortak duygu, kolektif eylem ve protesto kelimeleri dikkat çekmektedir. 1 lk olarak, kitle psikolojisine deginen yazarlar arasında, Gabriel Tarde ve Gustave Le Bon'un teorilerini görmekteyiz. Bu iki Fransız yazar, hem sosyal psikolojinin kuramsal taslarını olusturmuslar, hem de bireyin toplumsal gruplar içerisindeki tutum ve davranıslarına yer vermislerdir. Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 Genel çerçevesiyle, kitle hareketleri, sosyal grupların karsılastıkları tatminsizlikler, düs kırıklıkları sonucunda meydana gelen ve bu duygulara cevap olarak cereyan eden toplumsal hareketler olarak belirmislerdir. Sosyoloji literatürü, bu hareketleri akıldısı (irrasyonel) hareketler olarak tanımlamıs, söz konusu bu irrasyonalizmin, bir toplumsal grubun “gayrı mesru” (illegitim) olarak görülen talepleri ile baglantılı oldugu görüsü önem kazanmıstır.2 Bu baglamda, toplumsal çatısmaların analizleri “kitle” fenomenlerine dayandırılmıstır (Neveu, 2000: 36). Örnegin, hak taleplerinde bulunan yoksul sınıflar, kitle hareketi psikolojisi ile davranmıslar ve bu hareketler bir yandan irrasyonel, bir yandan gayri mesru olarak kabul edilmislerdir.3 Bu makale, toplumsal hareket karakterinde cereyan eden Haziran 2013 Gezi Hareketi'nin, Fransız sosyal psikoloji ekolünün önde gelen yazarlarından Gustave Le Bon ve Alman psikoloji ekolünün öncülerinden Sigmund Freud'un bakıs açıları ısıgında, kitle psikolojisini incelemeye yönelik olacaktır. lk olarak, bu yazarların görüsleri çerçevesinde kitle kavramı ele alınacak, ardından sürü (kitle) psikolojisinin kuramsal özellikleri incelenecek, son olarak da bir toplumsal hareket olarak tanımlanan fakat aynı zamanda sürü psikolojisi mantıgı ile hareket eden bireyler ve onların olusturdukları sosyal gruplar aracılıgı ile siddetini artırmıs Gezi Hareketi'nin, incelenen kuramlar, Le Bon ve Freud’un görüsleri ve yaptıgımız görüsmeler ekseninde, sosyal psikolojik boyutuna deginilecektir. Makalenin amacı, spesifik olarak Gezi Hareketi'nin kitle psikolojisini incelemeye yönelik oldugundan, toplumsal hareketler çerçevesinde bir incelemeye gidilmemis, kitle psikolojisi üzerine önemli görüs ve analizleri ortaya koymus iki yazar olan, Le Bon ve Freud’un teorileri ve görüsleri çerçevesinde degerlendirilmeye ve tartısılmaya çalısılacaktır. Gezi Hareketi süresince Gezi Parkı'nda kurulan çadırlarda yasayan ve aktif bir sekilde stanbul'un farklı yerlerinde eylemlere katılan, yasları 18 ile 27 arasında olan, 15'i kız, 5'i erkek ögrencilerden olusan 20 üniversite ögrencisi ile yaptıgımız yarı açık görüsmeler, çalısmamıza önemli bir katkı saglamakla birlikte, hipotezlerimizin de dogrulanmasında önemli bir araç olmuslardır. Görüsme yapılan gençlerin kimliklerini korumak amacı ile gençlerin isimleri 2 Çünkü bu talepler, o dönemde, yoksul toplumsal sınıfların, zengin burjuva sınıflarına karsı gelistirdikleri talepleri kapsamaktaydı 3 Bu tanımlamalardan yola çıkarak, Vehbi Bayhan'ın da makalesinde ifade ettigi üzere, sosyal hareketlerin temelinde Le Bon'un “Kitle Psikolojisi” teorisinin yer aldıgı mantıgını ifade etmek yanlıs olmayacaktır. Her dönemin toplumsal hareketlerinin ortak hedefi, bir grup insanın ya da kitlelerin, karsıt oldukları bir olayı protesto etmek için bir araya gelerek, kolektif bir ruh ve dayanısma ekseninde mücadele etme durumu olarak degerlendirilebilir. Bu mantıktan yola çıkarak, kitle hareketlerini, toplumsal hareketler baglamında da ele almak yanlıs bir yöntem olusturmamaktadır. Daha önce de vurguladıgımız gibi, kitle psikolojisi toplumsal hareketlerin temelini olusturan ve bu hareketlerin anlasılması ve analizinde önem teskil eden sosyolojik ögelerdir. AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 187 yerine harf kullanımına gidilmistir. 1. KTLENN SOSYAL PSKOLOJK TANIMI VE TEMEL ÖZELLKLER Sürü ya da kitle kelimeleri sosyal bilimlerde, özellikle sosyal psikolojik analizlerde, sıkça kullanılan kelimeler arasında yer almaktadır. Türk Dil Kurumu sözlügüne göre, “kitle” insan toplulugu anlamına gelmektedir. “Kalabalık” ise, çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle olusan insan toplulugu demektir. “Kitleler” bir araya gelerek “kalabalıgı” olusturmaktadırlar. Sürü ise, yönlendirilebilen insan toplulugu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, sürü ya da kitle kelimeleri, bir tutam insandan olusan gruplasmayı ifade etmektedir. Sürü ya da kitle kavramları, benzer ya da aynı amaç için bir araya gelmis, hatta örgütlenmis insan toplulugunu ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu iki kavramın sosyal psikolojide aynı manaya geldigini tespit ettigimizden, her iki kavramı da kullanmanın sakıncalı olmadıgı kanaatini tasımaktayız.4 Kitle psikolojisi üzerine önemli çalısmalar yapmıs olan Fransız bilim adamı Gustave Le Bon'a göre, kitle kavramı genel tanımlamasıyla, milletleri, meslekleri, cinsiyetleri her ne olursa olsun, sıradan insanların olusturdugu bir insan toplulugunu ifade etmektedir (Le Bon, 1895:16). Fakat psikolojik açıdan ele alındıgında, kitle, bambaska bir anlama bürünmektedir. Le Bon'a göre, kitle, bazı durumlarda ya da sadece çok özel durumlarda bir araya gelen insanların olusturdugu toplulugu ifade etmektedir. Bir araya gelen bu insanlar, söz konusu durumlarda, kendi karakter özelliklerinden çok farklı özellikler ortaya koymaktadırlar. Öncelikle, kitleler, kıskırtılmaya son derece meyilli, siddete yatkın yapılardır. Bu durumlar, kitlelerin anonim olmalarından kaynaklanmaktadır. Anonimlik kitle psikolojisinde, bireyin kimliginin ve kisiliginin bilinmemesidir. Bu durum, bireyin, kitle hareketi içerisinde daha az sosyal, sorumluluktan arınmasına, hatta saldırgan olmasına yol açmaktadır. Kitle içinde, bireysel bilinç kaybolur, birey bilinçaltı ile hareket etmeye baslar ve bu durum kolektif bilincin, Le Bon'un da deyimiyle, ortak bir ruhun dogmasına sebep olur. Çünkü kitlelerin en önemli özelligi, kolektif bir bilince, ortak bir ruha sahip olmalarıdır. Özellikle belli bir durumda olusan bu kolektif bilinç, geçici olmasına ragmen, çizgileri çok net ve hedefe yönelik bir bilinç olma özelligini tasımaktadır. Le Bon'a göre, söz konusu bu topluluk, tasıdıgı bu özellikler sayesinde, organize bir sürü, baska bir deyisle, psikolojik bir kitle olma niteligine dönüsmektedir. Bu insan toplulugu, yazarın deyimiyle, “kitlelerdeki zihniyetin teklesmesi kanununa” tabi tek bir varlık olma özelligi tasıyan bir toplumsal yapıdır (Le Bon, bid: 18). 4 Gustave Le Bon'un Fransızca dilinde yayınlanan kitabi “Psychologie de Foules”, Türkçe dilinde “Kitle Psikolojisi” olarak çevrilmistir. Fakat bazı yazarlar, “sürü psikolojisi” kavramını da kullanmaktadırlar. Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 Dolayısıyla, psikolojik anlamda, kitle olarak hareket etmenin belli kuralları vardır. Bu kurallar, Le Bon'a göre, bireysel bilinçten vazgeçme, kolektif bilince sahip olma, birlik halinde hareket etme ve sürü içinde olusan kurallara uyma seklinde meydana gelmektedir. Kitle, hareket halindeyken ortak bir ruha bürünür. Le Bon'un ifade ettigi bu ortak ruh, söz konusu eylemin basarılı olabilmesi için, birbirinden farklı bireylerin sahip olmaları gerektigi ruhsal bir durumdur (Le Bon, bid: 19). Ancak ortak bir ruh ile harekete geçen kitle hedefine ulasabilmektedir. Bu ortak ruh içerisinde bireylerin entelektüel özellikleri, baska bir deyisle bireysellikleri yok olmaktadır. Çogulculuk tekelciligin içinde kaybolmakta, bilinçdısı özellikler ortaya çıkmaktadır. Le Bon'un yaptıgı bu açıklamalar, kitle psikolojilerinin kendilerine has özelliklerini bir kez daha vurgulamaktadır. Peki, bireylerin bir araya gelmesi ile olusan kitlelerin has özelliklerinin, karakterlerinin olusumundaki baslıca sebepler nelerdir? Birincisi, kitle içinde olan birey, kalabalıgın ona asılamıs oldugu güven ve meydana gelen duygusal bag ile büyük bir güç kazanır. Birey, yalnızken yapmaktan korktugu seyleri, kalabalıktan güç alarak yapmaya baslar. Bireyler, kendi karakterlerini bir kenara bırakıp, sürünün olusturmus oldugu ortama kendilerini bırakırlar. Kitle içindeki bireyin normal hayatında sahip oldugu sorumluluk duygusu, sürü hareketi içerisinde yok olur. Bireylerin kendilerini kitlenin ruhuna bırakmaları da ayrıca bir rol oynamaktadır. Kitle içerisinde olusan kolektif ruhun etkisiyle, birey yenilmezlik duygusunu hissetmeye baslar, böylece kendini kitlenin ruhuna daha rahat teslim eder. kinci sebep ise, zihni sirayet, baska bir deyisle “bulasıcılıktır” (contagion) (Le Bon, bid: 21). Bulasıcılık, kitlelere has olan özelliklerin olusumuna sebep olan bir durumdur. Kitle içerisinde, her türlü duygu, eylem bulasıcıdır. Bu bulasıcılık o kadar etkin ve güçlüdür ki, birey çok kolay bir sekilde kisisel çıkarlarını kolektif çıkarlar ugruna feda edebilmektedir. Üçüncü sebep ise, “telkine yetenekli” (suggestibilité) olmaktır (Le Bon, bid: 21). Baska bir deyisle, etki altına girme durumudur. Yukarıda bahsettigimiz bulasıcılık olgusu, telkinlere uyma, yani etki altına girme durumunun bir sonucudur. Le Bon'a göre, telkine yetenekli olma, kitle içerisinde hareket eden bireyin basına gelen en önemli durumdur. Kitle, mücadeleci ruhu ve yarattıgı birlik bilinci ile o kadar güçlüdür ki, kitle içerisindeki birey, kitlenin büyüsüne ve güçlülügüne kendisini hiç düsünmeden ve sorgulamadan teslim etmektedir. Bireyin bu çekici ve büyülü hareket içerisinde, zihni hipnotize olmaktadır. Genelde, kitle hareketlerinde bir lider vardır. Bu lider, sürü içerisinde katalizör bir rol oynamaktadır. Lideri takip eden bireyler, lider tarafından AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 189 hipnotize edilip, tamamen kitlenin yaratmıs oldugu kolektif bilinç ve irade ekseninde hareket etmektedirler. “Hipnotik teslimiyet” ekseninde ortaya çıkan sürü davranısları, bireylerin arasında cereyan eden, Le Bon'un vurguladıgı “mental bulasıcılık” unsurunu beraberinde getirmektedir (Le Bon, bid: 88-90). Bireyler, birbirlerine duygularını, fikirlerini bulastırmakta, bireysel düsüncelerinden, liderlerinin de üzerlerinde olusturdugu büyü ve cazibe aracılıgı ile tamamen arınmaktadırlar. Sürü içerisindeki birey, artık kendi olmaktan çıkmıs, bütünü ile sürünün cazibesi ile hareket eden bir birey halini almıstır. Le Bon'un yanında, Fransız yazar Gabriel Tarde da, bireyin kitle psikolojisi içerisindeki tutumuna ve davranıssal özelliklerine deginmistir. Tarde' a göre, sürü içinde hareket eden birey, sürünün olusturdugu diger bireyleri “taklit” (imitation) etmektedir (Tarde, 1895; Fischer, 2010: 8). Sürü hareketi, Tarde'ın görüsüne göre, taklit hareketidir. Le Bon'un kitle psikolojisinde vurguladıgı, teslimiyet ve sonucunda ortaya çıkan bulasıcılık olgusu, Tarde'ın görüsünde taklitçiliktir. Bireyler, birbirilerini taklit ederek kitle halinde hareket etmektedirler. Taklitçilik ilkesi, yazara göre, kitle psikolojisinin en önemli ilkesini olusturmaktadır. Fransız yazarlarının dısında, Alman sosyal psikoloji literatürü de kitle psikolojisine yer vermistir. Alman ekolü, kitle kelimesi yerine halk kelimesini kullanmıs, “halkların psikolojisi” adı altında, bireylerin birbirleriyle bag kurarak, kitlesel olarak hareket etme durumunun olustuguna deginmistir (Fischer, bid: 229). Alman ekolünün basta gelen yazarlarından Sigmund Freud ise, “Kolektif Psikoloji ve Ben'in Analizi” isimli kitabında, sürü psikolojisi kavramını Le Bon'a yakın bir çerçeveden ele almıs, bireylerin içinde bulundukları topluluklardaki iliskilerinin “libidinal” iliskilerden olustugunu ifade etmistir. Freud, Le Bon ve aynı zamanda Mc Dougall'ın öne sürdügü telkin kavramı yerine, libido kavramını önerir. Libido, sevgi, ask, cinsellikle ilgili dürtülerin kaynagıdır ve kitle ruhunun özünü bu tür iliskiler olusturur. Ayrıca, Freud'un psikolojik analizinde ortaya koydugu düsünce, her insanın hayatına baska bir insanın (Öteki) müdahale ettigidir. Bu fikrini su sekilde açıklamıstır: “Öteki, bireyin hayatında bir modeli, bir objeyi, bir ortagı, bir rakibi ifade eder. Bu sebeptendir ki, bireysel psikoloji, aynı zamanda sosyal psikolojiyi ifade etmektedir.”(Fischer, bid: 10) Bu söylemden yola çıkarak, Freud kolektif isleyis ile ilgili psikolojik bir yaklasım ortaya koymus, Kilise ve Ordu gibi iki kolektif kurumsal yapı içerisindeki insan iliskilerine deginmistir. Ona göre, kurumlar içerisindeki insan iliskilerinin isleyisi libido ile sekillenmektedir. nsan iliskileri, grup ve kurumlar içerisindeki iliskiler libidinal iliskilerdir. Özellikle kolektif yapılarda, bu iliskilerin libidinal boyutu son derece etkindir. Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 Kitleler ile ilgili yaptıgı analizinde ise, öncelikle “önderli” ve “öndersiz” kitle ayrımı yapmaktadır. Birincisi, spontane ve geçici kitle hareketleridir. Bir anda olusur ve çok kısa zamanda bu kitle hareketi dagılır. kincisi ise yapaydır ve dagılmasını önleyen belli faktörler vardır. Bu tür kitleler, Freud’a göre, kültürün ürünüdür, aynı Kilise ve Ordu kurumları gibi. Freud’un sözünü ettigi lider de, bu tip kitlelerde bulunan, sürükleyici bir rolü olan, önder durumundaki kisidir.5 Freud analizinde iki önemli noktaya dikkat çekmistir. lk olarak, her örgütte ya da kitlesel harekette, o örgüt veya kitle üyelerinin kendilerine model aldıkları, onda kendilerini gördükleri, sevdikleri ve deger verdikleri bir lidere ilkel bir baglılık vardır. Örgütün üyeleri bu liderle kendilerini özdeslestirmislerdir. Bu “özdeslesme” (identification), grubun üyelerinin, kendilerini birbirlerine esit görmeye baslamalarına ve aralarında derin bir bagın olusmasına sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla, kitlelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için, bir liderin varlıgı sarttır. Le Bon'un tasvir ettigi “kolektif ruh”, Freud'un analizinde, duygusal iliskilerin tabanını olusturdugu bir hal olarak ifade edilmistir (Fischer, bid: 10; 230). Kitleler içerisindeki iliskiler, sevgi iliskileridir. Aynı Le Bon'un analizinde oldugu gibi Freud da, kitlelerin heterojen bir yapıya sahip olduklarını, bu heterojenligin kitleleri olusturan bireylerin farklılıklarından kaynaklandıgını ifade etmektedir. Ancak, kitleler, bir araya gelip ayaklanmaya basladıklarında, homojen bir yapıya dönüsen gruplar haline gelmektedirler. Her ne kadar Freud psikolojik analizlerinde, bireyi analizlerinin merkezine yerlestirse de, kitle psikolojisi incelemelerinde, Le Bon ile benzer düsünceler sergilemis, kitlelerin homojenliklerinin, bireylerin ortak ruh ve birlik duygusunda cereyan ettigini vurgulamıstır. Freud, Le Bon'un kitle psikolojisi analizinde yer alan bazı fikirleri elestirmistir. Öncelikle, Le Bon'un kitlelerin en önemli özelliklerinden biri olarak gördügü, “kolektif ruh” kavramı ve bu özellikten yola çıkarak analiz ettigi “bilinçaltı” kavramı Freud’un elestirdigi baslıca görüslerdir. Le Bon, kitle içindeki bireyin, bilincini kaybettigini ve tamamıyla bilinçaltı ile, baska bir deyimle, bilinçsizce hareket ettigini vurgulamaktadır. Freud, Le Bon'un bilinçaltı tanımlamasında, psikanalitik görüsün eksik oldugunu, bilinçaltının öncelikle bireysel oldugunu ve çok daha derin bir alan oldugunu ifade etmektedir. Freud’a 5 Rıdvan Türkogu, Radikal Gazetesinde yayınladıgı yazısında, Gezi Hareketini “pasif kitle hareketi” olarak tanımlamıstır. Yazarın açıklamasında, pasif kitle hareketleri, bir olay ya da toplumsal bir mesele çerçevesinde olusup, bir kaç gün ya da bir kaça ay sürdükten sonra dagılan hareketlerdir. Aktif kitle hareketleri ise, yine bir amaç dogrultusunda ortaya çıkan, fakat bu amacına ulasan hareketlerdir. Genelde, toplumda evrimi ya da devrimi gerçeklestirme kapasitesine sahiptirler. Bu mantıktan yola çıkarak, Gezi Hareketi, pasif bir kitle hareketi olarak tanımlanmıstır. Rıdvan Türkoglu, “Gezi Direnisi'nin Kitle Psikolojisi-2 : Kuslar ve Agaçlar”, Radikal, 18 Mart 2014. AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 191 göre, bastırılmıs bazı düsünce ve duygular, bireyin bilinçaltına yerlesmekte ve ortaya “bastırılmıs bilinçaltı” durumu çıkmaktadır (Freud, bid: 10-13). Bu durumunda, bireyde orta ve uzun vadede travmalara ya da davranıs bozukluklarına sebebiyet verebilmektedir. Freud’a göre, bilinçaltı ve bilinçaltının depoladıgı duygu ve düsünceler bireyseldir ve bireyin kisiliginin olusumunda ve toplumdaki davranısında çok önemli bir yer tutmaktadır. Freud, bireylerin sahip oldukları bilinçaltı alanını, kolektif ruh ekseninde ele almanın dogru olmadıgını, bu alanın bireysel nitelikli bir alan oldugunu ve Le Bon'un bilinçaltı analizinde, “bastırılmıslıgın” eksik kaldıgını kitle psikolojisi analizinde açıkça ifade etmistir. Fakat yaptıgı bu elestirilere ragmen, kitle içinde hareket eden bireyin, bilinçaltı ile hareket ettigi gerçekliligini de anlamaya çalıstıgını analizine eklemistir. Zira Freud’a göre, birey kitle içindeyken, geçmisinde bilinçaltında yer etmis bir duyguyu, fikri, düsünceyi, kitle ortamında olusan bu ortak aracılıgıyla ortaya çıkarabildigini ve bilinçaltının bu ortamda dısa vurabilecegini ifadelerinde sıkça kullanmıstır (Freud, bid: 10-11). Freud’un, Le Bon'un analizine ek olarak belirttigi bir baska nokta ise, kitledeki liderlerin kitle psikolojisine olan etkisi ve verdigi güç ile ilgilidir. Freud’a göre, kitle içerisinde lider rolü üstlenmis birey, kitleye mücadelesinde ihtiyacı olan canlılıgı vermeden ve kitlenin amacına ulasması için gerekli motivasyonu yaratmadan önce, kendisinin kitlenin amacına inanması gerektigini vurgulamaktadır. Burada, Freud'un konuya tekrar bireysel mantıkla yaklastıgı dikkat çekmektedir. Liderlerin, kitleyi mobilize etmeden önce, önce kendilerinin mücadeleye inanmaları ve bu inançlarını da sonrasında kitleye asılamalarının önemli bir etken oldugunu ifade etmistir (Freud, bid: 15). Freud’un ele alıp Le Bon'un dile getirmedigi bir diger nokta ise, kitle içerisindeki bireylerin birbirileri ile olan iliskilerinin niteligidir. Freud, aynı grup içerisinde hareket eden bireyleri birlestiren gücün sevgi (libido) oldugunu vurgularken, Le Bon insanları bir araya getiren ve birbirine baglayan unsurların, kitle içerisinde olusan ortak ruh ve bireylerin bu ruha teslimiyeti olarak tanımlamaktadır. Bu baglamda, Freud Le Bon'un aksine, bireyin ruhsal ve duygusal tarafına daha çok agırlık vermis, bireyin kitle hareketi içerisinde bile bireyselligini ve bilincini tamamıyla kaybetmedigini belirtmistir. Kolektif psikolojinin genel analizinin yanında, Freud, bu psikolojik yapı içinde olan bireyin, ruhsal, psisik ve benlik konularına daha genis yer vermis; bireyin, kitle içerisinde olusan psikolojisi ile kitleyle, kitlenin lideriyle ve üyeleriyle kendini nasıl özdeslestirdigine dikkat çekmis ve bu kitle hareketi içerisinde bireyin “Ben'in ideali” adını verdigi, kimliksel arayısını ve kendini kitle içerisinde kesfetme konularına ayrıca deginmis ve analiz etmistir (Freud, bid: 59-63). Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 Freud, her ne kadar yer yer Le Bon'a elestiriler yapmıs olsa da, birey ve toplumun birbirinden ayrılmaz bir ikili oldugunu vurgulamaya çalısmıstır. Birey, Freud’un deyimiyle, “Ben”, bir kisi ve kisilik olmanın yanında, bir sosyal varlıktır. Bireyler, kolektif bir yapının fertleri olmanın yanında, söz konusu toplumun sosyal ve ruhsal yapısında da önemli ve belirleyici rolü olan varlıklardır. Freud, kolektif psikolojiyi çalıstıgı bu kitabını, Le Bon'un kitabından 30 yıl sonra yazmıs ve sosyal psikolojiye farklı bir bakıs açısı kazandırmıstır. Kitabında, kitle içerisindeki bireyin psisik özelliklerine deginmis ve bu durumun toplumun isleyisine nasıl etki ettigini tartısmıstır. Le Bon'un Freud’un analizine dair yaptıgı herhangi bir elestiriye, kaynak arastırmalarımızda rastlanmamıstır. 2. GEZ HAREKET VE KTLE PSKOLOJS Gezi Hareketinin kitle psikolojisini analiz etmeden önce, bu hareketin nasıl ve ne kosullarda basladıgını kısaca anlatmamız faydalı olacaktır. Gezi Hareketi olarak adlandırılan toplumsal ayaklanma, Gezi Parkı’ndaki agaçların kurtulabilmesi için toplumun belli kesimlerinin baslattıgı bir toplumsal ve kitle hareketidir. AKP iktidarının Gezi Parkı alanına AVM ve kısla yapmak için agaçları kesecegini medya kanalları aracılıgı ile duyurması, halkın belli kesimlerini harekete geçirmis ve toplumsal grupların park içerisinde çadırlar kurarak durumu protesto etmelerine sebebiyet vermistir.6 Mayıs'ın son haftası baslayan bu eylem, 31 Mayıs günü ciddi bir çatısma ortamına dönüsmüstür.7 Polislerin gecenin bir yarısı parka girip çadırlarda uyuyan insanları tazyikli su ile dagıtmak istemesi, bu toplumsal grupların da onlara karsılık vermelerine sebep olmustur. ste o geceden itibaren, Gezi Parkı protestosu dedigimiz olay, Gezi Hareketine dönüsmüstür. Vehbi Bayhan, makalesinde, kitlelerin “karsıtlık” çizgisinde bir araya geldiklerinden bahsetmektedir (Bayhan, bid: 29): Kitleleri olusturan insanlar, karsı oldukları olaylar veya fikirler için bir araya gelmekte ve kitleler halinde bu olayı ya da fikri protesto etmektedirler. Mantık ve duygu birligi ekseninde stanbul’da baslayıp, ilerleyen günlerde, Türkiye'nin farklı illerine dagılan bu hareket, örgütlenmis bir sosyal harekete dönüsmüstür.8 Gezi Hareketi’nde, gerek kolektif bilinç, gerek isyan duygusu, gerek ortak ruh, gerek taklitçilik gerek ise bulasıcılık unsurları kısa zamanda kendini göstermeye baslamıstır.9 Ancak, yazarın da degindigi gibi, bu hareketin 6 “Gezi Parkı'ndaki kavganın sebebi AVM planı”, Hürriyet Gazetesi, 25 Nisan 2013. 7 Gezi Hareketi'nin dıs basına yansıma ile ilgili olarak; “Turkey protests spread from Istanbul to Ankara”, Euronews, 31 Mayıs 2013. 8 “2.5 milyon insan 79 ilde sokaga indi”, Milliyet Gazetesi, 23 Haziran 2013. 9 Gezi Parkı'na kitlesel katılımın yogunlugu için, bkz, “Gezi'ye rekor katılım: 7.5 milyon kisi”, www.aydınlıkgazete.com, 21 Haziran 2013. AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 193 bir de mantık dısı davranısı vardır. Mantık dısı davranıs, Le Bon'un tasvir ettigi, kitle psikolojilerinde meydana gelen bir durumu sergilemektedir. Belki bu sebeptendir ki, bazı yazarlar kitle hareketini rasyonel olarak tanımlamakta zorlanmaktadırlar. Bu tip kitle hareketlerinde, duygu, rasyonellikten çok daha etkili olmakta ve söz konusu toplumsal hareketi bu duygu birligi sekillendirmektedir. Peki, Gezi Hareketi sürecinde, mantık dısı davranıs ve tutumların etkisinin derecesini nasıl ve ne yogunlukta yorumlamak gerekir? Öncelikle, Gezi Parkı direnisine katılan nüfusun sosyolojik özelliklerine deginmek faydalı olacaktır. Gezi direnisinde, homojen bir toplumsal tabakadan bahsetmek pek mümkün degildir. Farklı sosyo-ekonomik sınıflara ait, farklı yasam tarzlarına sahip, farklı inanç sistemlerine ve mezheplere ait, çesitli etnik gruplardan olusan binlerce birey ve yine onların olusturdukları farklı sosyal grupların varlıgından bahsetmek yanlıs olmayacaktır. Vehbi Bayhan, makalesinde, Gezi Parkı direnisine katılanları üç halkaya ayırmaktadır. Birinci halka, Gezi Parkı’ndaki agaçlara sahip çıkan bireylerden olusmaktadır. Aslında bu bireyler, apolitik olan, belli bir siyasi ideolojiyi ya da partinin ideolojisini sergilemeyen, bütünüyle çevreci gruplardan meydana gelmektedir. Bayhan, anti-politik olarak tanımladıgı bu halkanın, çekirdek bir akademisyen grubunu da içerdigini, “Taksim Platformu”nu kuran bu akademisyenlerin de etkin oldugu bu halkanın “Geziciler” olarak adlandırılabilecegini ifade etmektedir. Birinci halkanın dısında olusan ikinci toplumsal gruplasmanın ise, daha heterojen oldugu, farklı fikir ve görüsler ekseninde örgütlendiginin altını çizmektedir. Fakat bu ikinci halkadan olusan birey ve grupların da ortak özellikleri bulunmaktadır. Özellikle, AKP'ye karsıtlık, ulusalcılık, laiklik gibi kavram ve degerlerin savunucusu olan bireyler, gruplar, siyasi partiler, STK'lar ve diger siyasi örgütler bu halkanın farklı aktörlerini olusturmaktadır. Varlıklarını ve mücadelelerini bir takım sloganlar ve sembollerle süslemektedirler. Bunlar, bayraklar, flamalar, 68 kusagının simgesi haline gelmis Deniz Gezmis'in resimleri ve hatta renklerdir. Bu heterojen halka tarafından kurulan “Taksim Dayanısması”, Gezi Hareketi sürecinde hayli etkin bir rol oynamıstır. Bayhan'ın kaleme aldıgı üçüncü toplumsal kitle ise, ikinci halkanın etrafında olusan grup ya da grupları içermektedir. Bu halkayı diger halkalardan ayıran özellik ise, siddete basvurarak hareketi kirleten gruplardan olusmasıdır (Bayhan, bid: 40; Oran, 2013). Bu gruplar, Gezi Hareketinin marjinal, radikal gruplarını kapsayan, eylemlerini siddete basvurarak sürdüren, birlik ve dayanısma duygusundan yoksun, etrafa zarar veren ve çevreyi korkutan gruplar olmuslardır. Yapılan gözlemlerde, etrafı terörize eden ve her fırsatta polis ile çatısmaktan çekinmeyen bu gruplar, Gezi Direnisi ruhuna da zarar vermisler ve Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 direnen diger grupları varlıkları ile rahatsız etmislerdir. Hatta Gezi Hareketi’ni, kendi emellerine alet etmisler ve hareketi asıl amacından saptırmıslardır. Baska bir deyisle, bu marjinal gruplar, kendilerini Gezi Hareketi ortamında ortaya koymaya çalısmıslar ve o ortamı kendi çıkarları için kullanmıslardır. Bu üçüncü halkanın durusu ve eylemleri, diger halkaların direnis ve mücadelesine de zarar vermis, siyasetçiler tüm Gezi direnisçilerini bu gruplara dâhilmis gibi tanıtmıslardır. Söz konusu bu durumda, marjinal olmayan, tamamıyla çevreci mantıkla direnisini sürdürmek isteyen gruplarda, öfke ve nefretin olusmasına sebep olmustur. Tüm bu gelismelerin sonucunda, çevre hareketi olarak baslayan Gezi Hareketi, sonrasında siyasi ve ideolojik bir harekete dönüsmüs, hükümetin istifasını haykıran, mevcut siyasal sistemin degisimini isteyen, hatta devrim yapma arzusunu içeren bir harekete dönüsmüstür. Söz konusu bu kitle hareketi, bu gelisim süreci içerisinde, tipik bir sürü hareketi psikolojisi sergilemeye baslamıs, bu psikoloji ile hareket eden bir toplumsal eylem halini almıstır. Çalısmamızın ilk bölümünde deginmeye çalıstıgımız kitle psikolojisinin özelliklerini, Gezi Hareketi’nin baslangıç anından sonuna kadar yer yer görebilmekteyiz. Gezi Hareketi’nin, bir kitle psikolojisi olusturdugunu ve bu psikolojinin etkisiyle, kitlelerin gerçeklestirdikleri eylemleri ve bu eylemlerin özelliklerini nasıl açıklayabilir ve tanımlayabiliriz? Kitle Psikolojisinin temel özellikleri, Le Bon'un analizinde, ortak ruh, kolektif bilinç ve duygu birligini kapsamaktadır. Sigmund Freud ise, kitle içerisinde hareket eden bireylerin, “libidinal” adını verdigi, sevgiye dayalı bag ve iliskiler kurarak bir kitle olusturabildiklerine deginmistir. Bu iki yazarın vurguladıkları ortak nokta, kitlelerin kolektif bilince ve duyguya sahip oldukları gerçegidir. Bu analizlerden yola çıkarak, toplumsal bir hareket olan Gezi Hareketi’nin, farklı bireylerden olusan ve bu bireylerin sahip oldukları ortak bilinç ve amaç çerçevesinde, bir kitle hareketi olma özelligini nasıl olusturduklarına deginmeye çalısacagız. Kitle içerisinde hareket eden birey, kendi özelliklerini bir kenara bırakıp, hatta feda edip, kitlenin amacı çerçevesinde olusan o ortak ruh, ortak bilince kendini teslim etmektedir. Bu durum, Le Bon'un altını çizerek ifade ettigi bir durumdur. Birey aslında bireyselligini alt benliginde muhafaza etmekte, fakat kitle hareketi içerisinde olusan bulasıcılık durumuna bir süre sonra karsı koyamamaktadır. Zaten bu da kitlelerin baslıca psikolojik özelliklerinin olusumunda önemli bir faktördür. Gezi Hareketi’nde, Le Bon'un tasvir ettigi bulasıcılık durumuna sık sık rastlanmıstır. Birkaç yüz insan ile baslayan bu AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 195 eylem, çok kısa bir sürede, binlerce insana bulasmıs ve adeta dev bir harekete dönüsmüstür. Bogaziçi Üniversitesi, sosyoloji son sınıf ögrencisi olan A, tam da bu nokta ile ilgili sunları söylemistir: “Su an içinde bulundugumuz durum tam bir sürü hareketi. Birbirinden farklı insanlar, tek bir amaç için bir araya gelmisler: agaçları kurtarmak. Fakat bizi bu sekilde gören ve konuyla hiç bir ilgisi olmayan insanlar da aramıza katıldılar. Çok kısa zaman içinde, bizim gibi düsünmeye, bizim gibi davranmaya basladılar. Artık Gezi Parkı yok, Gezi ruhu var”.10 Gezi Hareketi’nin sosyal-psikolojisi üzerine bir analiz yapan, psikolog Hale Boratav, analizinde, eylemin büyümesi ve farklı birey ve grupları da içine almasındaki nedeni, 31 Mayıs gecesi polisin kullandıgı siddete baglamaktadır.11 Polis kuvvetlerinin, çadırda uyuyan insanları dagıtma eylemi, halkın belli kesimlerinde öfkenin ve intikam duygusunun olusmasına sebep olmustur.12 Zaten hareketin ana motivasyonunu da saglayan tüm bu öfke, kızgınlık ve intikam duygusunun, insanlara yapılan baskı ve davranıs sekilleri sonucunda cereyan etmis olmasıdır. Farklı siyasi, ideolojik fikirlere, ekonomik kosullara sahip olan insanların bir araya gelmelerinde, iktidara, politikasına ve fikirlerine karsı olma, bu karsıtlıgın sonucu olarak da, öfke, kin, nefret gibi duyguların ortaklıgı en önemli faktör olmustur. Bu noktada, kitle psikolojilerinde yaygın olarak görülen, siddette basvurma duygusunun meydana gelmesi kaçınılmaz bir durumdur. Le Bon, bu durumu, kitlerin duygularındaki basitlige ve de abartıcılıga baglamaktadır. Duygular basittir, çünkü bu duygusal nitelikte olan davranıslar kitlelerin haksızlıga ugradıklarına inandıkları anda dogal olarak gelisen tepkisel davranıslardır. Kitlelerin duygularındaki abartıcılık ise, zekaya degil, yine duygulara ait olan bir durumdur. Freud’a göre, kitle içindeki olusan bu duygular, ne bir süphe, ne de bir kararsızlık tasımaktadır (Freud, bid: 13). Kitleler, bir olay karsısında, duygularını çogu zaman kontrol etmekte zorlanan ve anlık kararlar ile hareket etme özelligine sahip olan yapılardır. Antipati duygusu bile, kitle içindeki bireyde hızlı bir sekilde vahsi bir nefrete dönüsebilmektedir. Kitlelerde ortaya çıkan bu duygusal durum, “kitlelerin siddet duyguları” olarak tanımlanmaktadır (Le Bon, bid: 35). Le Bon ile paralel bir bakıs açısı sergileyen Freud ise, bu durumu “nevrotizm” ile bagdastırmıs; kitle içinde öfke, asırı sinir, nefret gibi duygular ile hareket eden bireyin “nevrotik” bir insanın sergiledigi özellikler ile benzer oldugunu vurgulamıstır (Freud, bid: 14-15). Görüsme yaptıgımız üniversite 10 A, Erkek, 25 Yasında, Bogaziçi Üniversitesi. 11 Hale Borotav, “Gezi'nin sosyal psikolojisi”, www.psikolog.org.tr., 2 Agustos 2013. 12 “Gezi Parkı'nda gece nöbeti”, CNN Türk, 31 Mayıs 2013. Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 ögrencisi F, Gezi Hareketi'nin yaymıs oldugu ve yarattıgı heyecanın etkisiyle, protesto ortamlarında, gençlerin çogu kez kendilerini kontrol edemediklerini, sergiledikleri davranısların anlık oldugunu ve bazı durumlarda asırı tepki gösteren karakterler belirdigini söylemistir.13 F'nin bu söylemi, Freud’un altını çizdigi, asırı heyecan, öfke, sinir ve nefret gibi duyguların yogun oldugu ortamlarda bireyin, “nevrotik” bir tutum içine girme durumunun bir örnegini olusturmaktadır. Kitle içerisinde hareket eden bireyler, hem kendilerine hem de gruplarına yapılan davranısı hazmedememis ve kendileri de hissettikleri öfke duygusu ile bu yapılan siddete, siddetin bir türüne basvurarak karsılık vermislerdir. Le Bon, siddet kullanımının, kitle hareketlerinde, psikolojik bir tutum oldugunu, onları ezen gruplara karsı kullandıkları bir silah olarak yorumlamaktadır (Le Bon, bid: 34-36). Polisin kitleleri dagıtmak için kullandıgı biber gazı, bu gazın kullanılma sekli ve araçları, Tomadan atılan kimyasal solüsyonlar, kitlelerde bu saldırılara cevap verme istegi dogurmus ve benzer sekilde karsılık verme duygusunu olusturmustur. Dolayısıyla, kitle hareketlerinde, siddete basvurma eylemi, mesru sayılabilmektedir. Bu durum, çatısmaların sonucunda dogan bir davranıs biçimidir. Aynı zamanda, islevsel kuramın önde gelen sosyologlarından Amerikalı Karl Merton da, toplumda bazı grupların sosyal baskıya daha hassas olduklarını, bu hassasiyet karsısında da, sapkınlıga daha yatkın olduklarını ifade etmektedir. Kitlelerin hassas oldukları bazı konular, onları sapkınlıga ya da siddete götürebilmek ile birlikte, isyan derecelerini de arttırabilmektedir (Mucchielli, 2014: 29). Rıdvan Türkoglu, Gezi Hareketi’ndeki insanların eylemlere yogun bir sekilde katılma arzusunun, içlerinde olusan iktidar ve güç kullanma hevesine baglı oldugunu vurgulamıstır. Böyle bir durumda, bir yandan iktidarın toplumun bazı kesimleri üzerindeki baskısı ve dıslayıcı diskuru, diger yandan ise polisin kontrolsüz müdahalesi önem tasımaktadır (Türkoglu, bid). Kitle içinde hareket eden birey, toplumda tek basınayken, düsünemeyecegi, yapamayacagı seyleri yapabilme yetisine sahiptir. Örnegin bir kahraman olma arzusu, siddete basvurma egilimi, bir anda coskulu bir kisilige bürünmesi, kitle içinde hareket eden bireyin istem dısı hissettigi ve gerçeklestirmek istedigi duygulardır. Bu durum, bireyin, kitleden ya da kitle liderinden aldıgı cesaret, ona duydugu gözü kapalı güvenden de kaynaklanabilmektedir. Kitleler, bilincini kaybetmis, kendini tamamıyla kitlenin ruhuna teslim etmis bireylerden olusan bir yapı olmak ile beraber, hem kriminal hem de kahraman olabilme özelligine sahiplerdir: Bir amaç ugruna ölmeyi göze alanlar ile yine bir amaç 13 F, Erkek, 25 Yasında, Bilgi Üniversitesi. AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 197 dogrultusunda kahraman olanlar. Le Bon, kitlelerin kahramanlıgını su kelimeler ile ifade etmektedir: “Biraz bilinçsiz kahramanlıklar, ama süphesiz, bu kahramanlıklar ile tarih yazılıyor” (Le Bon, bid: 23). Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ögrenci B, Gezi Hareketi’nin unutulamayacak kahramanlar yarattıgını, bu kahramanların hiç süphesiz eylemler sırasında, tüm yürekliliklerini ve cesaretlerini ortaya sererek, ölümü bile göze alarak, tarihe isimlerini yazdırdıklarını ifade etmistir.14 Kitle içerisindeki bireyler, bir yandan amaçları için her seyi göze alarak mücadele ederken, diger yandan ise, tarihi yazan birer kahraman olma özelligini tasımaktadırlar. Freud de Le Bon ile benzer görüsler paylasmıs, kitle içinde hareket eden bireyin, kitle ruhundan aldıgı güç ve cesaret ile gerçek hayatta yapmaktan çekinecegi birçok seyi yapabilme gücünü buldugunu, bilinçaltında yer eden, ortaya çıkaramadıgı ama aslında çıkarmak istedigi özelliklerini, kitle ortamında, rahatça ortaya çıkarabildigini açıklamıstır. Bir baska deyisle, birey, kitle içinde, kendini tekrar bulma, kendini tanıma ve aynı zamanda gelistirebilme imkânı bulabilmektedir (Freud, bid: 59-64). Kitlelerin bir baska duygusal özelligi ise, maneviyatlarıdır. Kitlelerin manevi degerleri ya da etik bir durusları olduguna dair farklı görüsler vardır. Bir amaç çerçevesinde kurulan kitle hareketleri, bu amaca sahip oldukları degerlerin de katkısıyla daha da yaklasabilmektedir. Her ne kadar, kitleler siddeti kullanan, kriminal olabilme özelligi tasıyan yapılar olsa da, Le Bon, kitle içinde hareket eden bazı bireylerin sahip oldukları, kendini feda etme, özveride ve fedakârlıkta bulunma, kosulsuz baglanma duygularının birer erdem olusturdugunu ifade etmektedir. Kitleler bu degerlere bilinçsizce sahip olsalar da, bunları hissetmeleri ve hissettirmeleri onları diger toplumsal yapılardan ayırmaktadır. Bu baglamda, Gezi Hareketi’nde yer alan bireylerde de ve onların olusturdugu kitlelerde de, bu manevi degerlerin varlıgı göze çarpmaktadır. Yanındaki arkadasını korumak için kendini öne atan, içinde bulundugu grubun tüm üyelerinin karsı taraftan gelen siddete karsı korumak için kendini grubun lideri ilan eden bireyler, Gezi Hareketi’nde de sık sık görülen durumlar arasında yer almaktadır. Bu hareket aynı zamanda, gençlerin bu amaç ugruna canlarını verdikleri bir eylem olma özelligine de bürünmüstür. Bu eylemi devrimsel bir hareket olarak gören bazı gençler ve sosyal gruplar, polis ile çatısmaktan çekinmemis, kendilerini bu devrim ugruna feda ettikleri fikri sosyal medyada da yer almıstır. Kitlelerin maneviyatına bu pencereden bakıldıgında, tabii ki bir erdemden söz etmek mümkün olamaz. Fakat fedakârlık gösterme, özveride bulunma gibi davranıslar, Le Bon' a göre, o dönemin psikologlarının düsündüklerinin aksine, kitlelerin maneviyatlarının oldugunun bir göstergesidir (Le Bon, bid: 39). 14 B, Kadın, 23 Yasında, Marmara Üniversitesi. Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 Bireylerin, direnis esnasında birbirlerine gösterdikleri bu baglılık ve birlik duygusu, Freud’un kitle psikolojisi analizinde altını çizdigi, “sevgi” bagı çerçevesinde ortaya çıkmaktadır. Freud, kitle içindeki bireylerin, birbirlerini sahiplenme, koruma, arkasında durma gibi davranısları, kisilerin birbirlerine olan sevgileri ile açıklamıstır. Yazara göre, kitle içindeki bir birey, diger bireye ya da bireylere duydugu sevgiden dolayı her seyi göze alabilmekte ve hatta yapmaktan çekinebilecegi seyleri yapabilmektedir. Baska bir deyisle her sey kitle içinde olusan sevgi ugrunadır. (Freud, bid: 23-27). Kitlelere has ve Gezi Hareketi’nde de gözlemledigimiz tüm bu duygular, eylemler ve degerlerin yanında, yine kitle hareketlerine has sayılabilecek baska unsurlar da yer almaktadır. Bu unsurlardan bazıları; kitle hareketlerinde birer lider olması, o liderin kitleyi yönlendiren ve eylem sırasında bireylere güven asılayan bir varlık olması; kitlelerin yarattıkları ve onların sembolleri ve imajlarını sergileyen sloganlarının olması ve kendilerine eylemleri süresince bir hayal dünyası yaratmaları, baska bir deyisle hayalci bir dünya kurmaları olarak özetlenebilir. Gezi Hareketi’nde, yer yer ve zaman zaman bir liderin öncülügünde insanların eylemlere katıldıklarını, bu liderlerin eylemleri yönlendirdiklerini ve daha etkin bir hale getirdiklerini gözlemledik. Kitlelerdeki önder pozisyonundaki kisiler, düsünce adamları degil, aksiyon adamları olarak tanımlanmaktadır (Le Bon, bid: 84). Özellikle, Haziran ayının ortalarında, Çarsı grubunun bazı üyeleri, Besiktas ilçesinin belli yerlerinde, çarsı yakını ya da Dolmabahçe gibi, eylemlere hareket katmıslar ve ön saflarda yer almıslardır.15 Bireyler ve gruplar, lider pozisyonundaki hareketin öncülerini takip etmisler ve onların isaretleri dogrultusunda eylemlerini programlamıslardır. Çarsı grubu üyelerinden üniversite ögrencisi C, kendisini eylemlerde ön plan atmasını su sekilde anlatmıstır: “Çarsı grubu olarak, böyle bir protestoda yer almamamız mümkün olamazdı. Halka ve mahallemize yapılan siddet bize yapılmıstır. Özellikle, Besiktas mahallesinde tüm direnisçi arkadaslarımıza yapılanlara cevap vermek, onları korumak bizim görevimizdir. Bu eylemlerde öncü pozisyonunda isek, bu tamamen mahallemizi ve arkadaslarımızı korumak için edindigimiz bir görevdir”.16 Çarsı grubu üyesi C'nin bu söyleminin, Freud’un, kitle hareketlerindeki lider pozisyonundaki kisinin özellikleri ile özdeslestigi görülmektedir. Liderler, Freud tarafından, sevilen, sayılan, güvenilen bireyler olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda lider sıfatındaki kisinin, kitleyi harekete geçirmeden önce, 15 “Besiktas'ta Gezi Park Eylemleri”, Zaman Gazetesi, 3 Aralık 2013. 16 C, Erkek, 26 Yasında, stanbul Üniversitesi. AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 199 kendisinin mücadeleye inanmasının çok önemli bir kural oldugunu Freud analizinde açıkça ifade etmistir. Yazarın ekledigi bir diger nokta ise, liderin kitleyi kontrol altına alabilme durumudur. Zira Freud, panik unsurunun yönetilmesi gereken bir durum oldugunu, panik yapan bir kitlenin, çok çabuk dagılma tehlikesi ile karsı karsıya gelebilecegini vurgulamıstır (Freud, bid: 31- 32). Bu baglamda, liderler, kitleler için hem organizatör rolü olan hem de dengeleyici rol üstlenen aktörlerdir. Gezi Hareketi süresince, lider pozisyonundaki kisilerin, direnise olan inançları ve bu inançlarından beslenerek, kitleleri nasıl yönlendirdikleri de, gözlemlenen detaylar arasında yer almaktadır. Örnegin, bazı kitleler, direnis anında, Çarsı grubu üyelerine güvenmisler ve onlardan aldıkları güç ile eylemlere daha derin bir inançla katılmıslar ve daha sogukkanlı yaklasabilmislerdir. Harekete kitle hareketi olma özelligi katan bir baska nokta ise, eylemcilerin kullandıkları sloganlar ve imajlardır. Le Bon, kitlelerin, amaçlarını tarif eden ve bu amaca anlam katan sloganların önemini kitabında detaylı bir sekilde altını çizmistir. Freud ise, aynı önemle bu konuya deginmis, bireyler kadar, sosyal grup ve kitlelerin de, “entelektüel üretim” yapabilme yetisine sahip olduklarını, yasanılan ve karsılasılan sorunlara, entelektüel çalısma yaparak çözümler bulunabilecegini açıkça belirtmistir. Bu baglamda, Freud içinde, dilin, sarkıların, folklorik tüm ögelerin, önemi büyüktür (Freud, bid: 18). Kitleler, bir yandan kullandıkları bu sloganlar ile amaçlarını daha net bir sekilde sergilemeyebilmekte, diger yandan ise, bu araçlar sayesinde ortak bilinç olma özelliklerini karsıt oldukları gruba gösterebilmektedirler. Bu sloganlar, Gezi Hareketi’nde, “Occupy Gezi”, “Herkes Çapulcu”, “Her yer Taksim, her yer Direnis”, “Boyun Egme” gibi kelimelerde anlam bulmaktadır. Aynı zamanda, kitlelerin aksam saatlerinde Taksim'de toplanıp müzik çalmaları, direnisi anlatan besteler yapmaları, bu bestelerde ve sarkılarda sloganlarını kullanmaları, dans etmeleri, hatta siir okumaları, direnise teatral bir hava katmıs ve insanların yasadıkları o siddet dolu ortamdan biraz uzaklasmalarına yardımcı olmustur. Bayhan, makalesinde, Gezi Hareketi’nin romantizmine deginmistir. Aynı Avrupa'daki 68 Hareketi gibi, Gezi direnisinin de romantik bir tarafı oldugunu ve bu romantizmin gençlerin sergiledikleri sanatsal ve entelektüel aktivitelerde hayat buldugunu ifade etmistir (Bayhan, bid: 45). Örnegin, Duman müzik grubu, protestolara destek vermek için “Eyvallah” adında bir sarkı bestelemis;17 Bogaziçi Caz Korusu, Recep Tayyip Erdogan'ın “çapulcu” söylemini, Kocaeli bölgesi türkülerinden “Entarisi Ala Benziyor”dan düzenledikleri “Çapulcu Musun Vay Vay” adında sarkısı ile elestirmis; Kardes Türküler ise, Basbakan'ın 17 “Duman'ın Gezi Parkı Sarkısı”, Haberevet.com, 2 Aralık 2013. Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 sözlerinde ilham alarak “Tencere Tava Hep Aynı Hava” sarkısını bestelemistir.18 Hareketin birer imaj haline gelmesinde etkin olan bir baska araç ise, mizah olmustur. Gerek gençlerin ürettikleri mizahi kelimeler, duvar yazıları, giydikleri kıyafetler, gerek ise mizah dergilerinde direnis ile ilgili yapılan çizimler, karikatürler, harekete ironik bir hava katmıs ve yasanan olaylara farklı bir perspektiften bakma imkânını sunmustur. Hatta Otpor aktivisti Maroviç, BBC'ye verdigi bir röportajda, direnis hareketlerinde mizahın önemini ve gücünü su sekilde anlatmıstır: “Rejimin komik yanlarını gösterirsiniz ve sonrasında onun mesruiyetini kaybettigini söylersiniz. Sonrasında da neler yapılması gerektigi konusunda çalısmaya baslarsınız”.19 Aslında, imajlar sadece hareketin bir aynasını olusturmamıs, aynı zamanda da hareketin ideolojisini açıkça ortaya koymuslardır. Gençlerin, direnise devrimsel bir anlam yüklemeleri, ülkemizde de gösterime giren (V for Vendetta) filmi ile popülerlik kazanmıs olan Guy Fawkes maskesini takmalarıyla daha da belirgin hale gelmistir.20 V, yasadıgı ülkedeki baskıcı rejime karsı, toplumda farkındalık yaratmak için, yayın organlarına korsan giris yapmıs, toplumu 5 Kasım günü, parlamento binasının önüne çagırmıs ve Evy Hammond karakterinin yardımı ile ilgili tarihte, ngiliz Parlamento binasını ve ikon olan saat kulesini (Big Ben) havaya uçurmustur. Bu eylem ile birlikte, ülkede bir tür devrim meydana gelmistir. Gezi Parkı eylemleri sırasında görüstügümüz gençlerden biri kullanılan sembollerin önemini su sekilde anlatmıstır: “Bu hareket ideolojik bir harekete dönüsmüstür. Biz V maskesi takarak, ideolojik görüsümüzü ve cesaretimizi açıkça ortaya koyuyoruz. Anlayan, bunu zaten anlıyor. Belki bir devrim olmayacak ama evrim olacagı kesin.”21 Daha öncede degindigimiz gibi, Gezi direnisi bir siyasal ve ideolojik harekete dönüsmüs, toplumun bazı kitlelerini, hükümetin otoriter söylemine karsı ayaklanması ile daha da etkin hale gelmistir.22 Bir kitle hareketi olma özelligini göstermeye çalıstıgımız Gezi Hareketi’nin psikolojisinde cereyan eden bu davranıs sekillerinde, Le Bon'un vurguladıgı, duyguların otoriterligi ve aynı zamanda muhafazakârlıgı dikkat çekmektedir (Le 18 “Kardes Türküler'den Tencere Tava Havası”, Milliyet Gazetesi, 2 Kasım 2013. 19 “Gezi Eylemcilerinin Akıl Hocası Kim”, Haber7, 13 Haziran 2013, http://www.haber7.com/guncel/haber/1038309-gezi-eylemcilerinin-akil-hocasi-kim 20 “V for Vendetta”, Warner Bros. Pictures, 2006. 21 E, 21 Yasında, Erkek, Istanbul Üniversitesi. 22 “Gezi Parkı'ndan milli uyanısa”, Yeni Mesaj Gazetesi, 13 Mayıs 2013; “Gençlik, önce özgürlük diyor”, Radikal, 21 Agustos 2013. AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 201 Bon, bid: 37). Le Bon, genelde tüm kitle hareketlerinde, bu özelliklerin varlıgının altını çizmektedir. Kitlelerin otoriterlikleri, karsı oldukları bir fikre, bir olaya ya da bir ideolojiye karsı gelirken kullandıkları yöntemler ile açıkça fark edilmektedir. Kitleler, yukarıda da deginildigi gibi, siddeti kullanmaktan sakınmayan toplumsal yapılar olma özelligini tasımaktadırlar. Freud da, kitlelerde bulunan, hatta onlara has olan, duygu dünyasının karısıklıgına, çesitliligine ve zenginligine deginmis; kitlelerin, yalnız hareket eden bireyin sahip olmadıgı birçok duyguya, düsünceye, davranıs biçimine, kitlenin asıladıgı ortak ruh ile sahip olduguna; kitlelerin mücadelelerinde, sivri ve “nevrotik” adını verdigi davranıs biçimlerinde bulunmalarının, kitlelere has durumlar olduguna Le Bon ile benzer pencereden ele alarak açıkça ifade etmistir (Freud, bid: 14- 15). Özellikle, verdikleri mücadele, baskıcı bir iktidara, bir politikaya, ya da haksızlıga karsı ise, kendilerine yapılan siddete karsılık vermekten çekinmeyen bir psikolojiye sahip olmaları, onların otoriter karakterlerinin bir yansımadır. Bu otoriterligin yanında, duygularındaki muhafazakârlık da, kitle psikolojilerinin önemli bir özelligini kapsamaktadır. Le Bon, daha çok geleneksel toplulukların muhafazakâr duygulara sahip olduklarını ifade etmektedir (Le Bon, bid: 37). Bu tip toplumlar, kültürlerine, geleneklerine, tarihlerine, dillerine sahip çıkan ve bu degerleri korumak için ayaklanmaktan çekinmeyen toplumlardır. Freud da, kitlelerde bulunan bu duygu yapısına özellikle ilkel topluluklarda rastlandıgına, duyguların bu tip özellikler kazanmalarının toplulugun üyelerinin birbirlerine duydukları sevgi ile gelistigine; sevginin libidinal adını verdigi iliskilerin, insanların birbirlerinden kopmalarına engel olduguna ve var olma mücadelelerini sevgi aracılıgı ile ve sevgi ugruna yaptıklarını açıkça ifade etmistir (Freud, bid: 35-37). Geleneksel toplumlar dısında, modern toplumların da, yıllardır muhafaza ettikleri ve ne pahasına olursa olsun, vazgeçmeyecekleri degerleri vardır. Gezi Hareketi’nde kitleler bir yandan baskıya karsı ayaklanırken, öte yandan da, toplumun sahip oldugu, ulusal ve kültürel degerlerin müdafaası için direnis göstermislerdir. Görüsme yaptıgımız gençlerden birinin söylemi tam da bu noktayı dile getirmistir: “Bu direnis aslında basından beri politik bir direnistir. Gezi Parkı, Taksim'in bir simgesi olmakla, aslında Cumhuriyet'in bir simgesidir. Buraya bir kısla yapılmasının planlanması aslında Cumhuriyete yapılan bir darbedir. Biz sadece parkı degil, Cumhuriyetimizi korumak için de buradayız. Cumhuriyeti korumak bundan böyle bizim görevimizdir.”23 23 G, Erkek, 23 Yasında, Ege Üniversitesi. Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 Günlerce süren Gezi Hareketi’nde, tüm toplumsal kitlelerin Cumhuriyete olan baglılıkları eylemlerde, sosyal medyada, evlerde kendini açıkça göstermistir. Her aksam saat 21.00'de baslayıp, dakikalarca süren tencere tava eylemi, insanların sadece direnise verdikleri destegin bir göstergesi olmamıs, vatana ve Cumhuriyetin degerlerine sahip çıktıklarının da birer haykırısı olmustur.24 Yıllarca, baskı ve korkudan ötürü kendilerini ifade edemeyen insanlar, Gezi Hareketi sayesinde, özlemini duydukları fikirlerini dısa vurma özgürlügünü yakalamıs ve farklı platformlarda düsüncelerini paylasabilme imkanını yakalamıslardır. Öfke duygusunun olusturmus oldugu psikoloji ile kitleler, eylem ve düsüncelerinde, zaman zaman otoriterlesmisler ve biriktirdikleri duygular ile, siddete egilimli davranıslar sergilemek durumunda kalmıslardır. Gezi direnisi süresince hareket halinde olan kitleler, eylemler sırasında kendilerine yapılanlar karsısında, kayıtsız duramamıslar ve kendi yöntemleri ile “karsılık” vermislerdir. 3. SONUÇ Le Bon ve Freud’un kitle psikolojisi ile ilgili yaptıkları çalısmalardan yola çıkarak, Gezi Hareketi'nin kitle psikolojisinin analiz edilmeye çalısıldıgı bu makalede, birbirinden farklı sonuçlara ve gözlemlere ulasılmıstır. Le Bon ve Freud’un, kitle hareketleri içerisinde olusan psikolojik özelliklerden biri ve en önemlisi olan “ortak ruh” ve “ortak bilinç” durumlarına Gezi Hareketi'nde de rastlanılmıs ve söz konusu eylemin yogunlugunun ve sürekliliginin bu ortak ruhun var olmasıyla gerçeklesmis olması açıkça görülen bir durum niteligindedir. Her iki yazarın da, kitle psikolojisi üzerine gelistirdikleri ortak görüslerin yanında, farklı görüslere ve analizlere de rastlanılmıs, fakat farklılıklardan ziyade, ortak görüslerin daha fazla oldugu dikkat çekmistir. Kitle psikolojisi denilen sosyal ve psikolojik olgunun, kendine has ve öz özellikleri oldugu gerçegi, her iki yazar tarafından önemli bilgiler ısıgında dile getirilmistir, hem bireysellik hem de toplumsallık ekseninde ele alınmaya çalısılmıstır. Kitlelerin baslıca özellikleri arasında yer alan, bilinçaltı ile hareket etme durumu, hem Le Bon, hem de Freud tarafından açıkça anlatılmıs ve kitle içerisinde hareket eden bireylerin bilinçaltı ile hareket ettikleri gerçegi, yazarların üzerinde durdukları önemli bir noktayı kapsamıstır. Gezi Hareketi'nde de, hem yapılan gözlemler, hem de gerçeklestirilen görüsmeler ekseninde, kitle halinde harekete katılan bireylerde, bilinçaltı ile hareket etme durumları gözlemlenmis; Freud’un, öfke, nefret ve asırı sinir gibi durumlarda bireylerde ortaya çıkan “nevrotik davranıs” seklinin de, zaman zaman, Gezi protestoları esnalarında, bireylerde gelisen bir davranıs sekli oldugu gözlemlerimiz arasında yer almıstır. Yazarların degindikleri baska bir nokta olan, duygulardaki muhafazakârlık, 24 “Tencere Tavasını kapan yollara döküldü”, www.ulusalpost.com, 4 Ekim 2013. AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 203 otoriterlik, abartı gibi durumlar, Gezi Hareketi'nde yer alan kitlelerde de rastlanılmıs bir durumdur. Karsı oldukları bir fikir için direnise geçen kitleler, otoriter olarak tanımlanan duyguları harekete geçirmenin yanında, inandıkları degerler ve ilkeler ugruna da muhafazakâr tutumlarını açıkça ifade etmislerdir. Freud ve Le Bon'un adını verdikleri, duygulardaki “otoriterlik”, kitlelerin yer yer ve zaman zaman, siddete kaymalarına sebep olmus ve inandıkları degerleri ve ilkeleri muhafaza etmek ve savunmak için, eylemlerinde, siddet olarak sayılabilecek yöntemleri kullanmıslardır. Gezi Hareketi süresince, kitlelerde, lider pozisyonunda olan kisilere rastlanılmıs; bu kisilerin eylemler esnasında, kitleleri hem motive etme, hem de harekete geçirme görevlerini üstlendikleri görülmüstür. Her iki yazara göre, liderler, kitle hareketlerinde son derece önemli rolleri olan bireyler olmanın yanında, söz konusu harekete sembolik bir deger katan kisiler olarak da tanımlanmıstır. Hatta bu liderler, hareketin “kahramanları” olarak da tarihe geçebilme karakterindeki kisilerdir. Freud’un de üzerinde durdugu, ama özellikle Le Bon'un vurgu yaptıgı, kitlelerde rastlanılan, sloganları, imajları kullanma durumu Gezi direnisinde de görülmüs; kullanılan sloganlar, hareketin önemini ve amacını yansıtmanın yanında, Gezi Hareketi'nin bir kitle hareketi oldugu özelligini ve kitle psikolojisi ile seyreden bir direnis oldugunu da açıkça gösteren ögeler olmusladır. Bu iki yazarın, kitle psikolojilerinde olustugunu vurguladıkları, bilinçaltı ile hareket etme, siddete basvurma, duygulardaki karmasa, abartı, otoriterlik ve aynı zamanda muhafazakârlık, Gezi Hareketi süresince, kitlelerde duygusallıkları ve davranıs sekillerinde sıkça rastlanılan durumlar olmuslar ve aynı zamanda, Gezi Hareketi’ne anlam katan ve bu hareketin sosyal ve psikolojik özelliklerini gösteren duygu yapılarını olusturmuslardır. Gezi Hareketi, kitle psikolojisi ekseninde ele alındıgında, Le Bon ve Freud’un kitle psikolojisi ile ilgili kaleme aldıkları özelliklerin çogu ortaya çıkmaktadır. Direnisçilere yapılan “siddet” ve “baskı” karsısında olusan çatısmacı ortam, toplumun uzun zamandır unuttugu ya da dısa vuramadıgı duyguların yeniden dogmasına sebep olmus ve bu duyguların “ortak bilinç” ekseninde harekete geçmesine vesile olmustur. Psikolojik açıdan pasif bir hareket olarak tanımlanan Gezi Hareketi (Boratav, Ibid), her ne kadar amacına ulasamamıs olsa da, toplumun bilinç seviyesinin bir göstergesi olmus ve fikirlerin evrimlesmesinde önemli bir rol oynamıstır. Her ne kadar, Avrupa'daki hareketlerin, Arap Baharının bir taklidi olarak gündeme geldiyse de, Gezi Hareketi, kendine has kitle psikolojisi ile Türkiye'de 21. yüzyıla damgasını vurmus ve toplumun ahlaki ve manevi degerlerinin birer aynasını olusturmustur. Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 Gezi Hareketi, Türk toplumuna, sosyoloji ve psikolojinin, toplumun evrimlesmesi ve saglıgı açısından ne kadar önemli ve gerekli alanlar oldugunu bir kez daha göstermis ve insanlara uzun zamandır dısa vuramadıkları duyguları ve fikirlerini ortaya koymalarında vesile olmustur. Gezi, bir direnisten daha fazlası olmus, farklı insanları bir araya getiren, bulusturan, dayanısmacı bir zihniyetin, ortak bir ruhun varlıgının birer simgesi olmustur. Unuttugumuz degerleri tekrar hatırlatmıs, içimizdeki, aklımızdaki, benligimizdeki tüm fikir ve duyguları cesurca ortaya koymamıza araç olan, duygusal ve romantik bir hareket olma özelligini göstermistir. Baskıya karsı direnen, fikirlerini özgürce ifade etmek için örgütlenen, ortak ruh ve bilincini gelistirebilen, taklitçiligi kendi mücadelesini daha iyiye götürmek için örnek olarak görebilen, kendine yapılan baskıyı ve siddeti kontrol altına alabilen her toplum, hiç kuskusuz hayatta kalabilmeyi basarabilen ve teslim olmayan bir toplum olma özelligini tasımaktadır. Her ne kadar kitle hareketleri ve toplumsal hareketler, direnislerinde, siddeti kullanan ve çatısma unsurlarına karsı koyamayan yapılar olma özelligini tasısalar da, evrimlesebilmek ve daha ileriye gidebilmek için, “kitle psikolojisi” denilen zihniyet ile hareket etme felsefelerini yasatmak durumundadırlar. AP gustave le bon ve sigmund freud'ün ısıgında gezi hareketi 205 KAYNAKÇA ALPUNCU B. (2013), Gezi Parkını Nasıl Okumalı?, Radikal Kitap, 07.06.2013. BAYHAN V. (2014), “Yeni Toplumsal Hareketler ve Gezi Parkı Direnisi”, Birey ve Toplum, Cilt 4, Sayı 7. BORATAV H. (2013), “Gezi'nin Sosyal Psikolojisi”, 2 Agustos 2013, http://psikolog.org.tr/index.php?Detail=883. DEMROGLU TOPAL E. (2014), “Yeni Toplumsal Hareketler: Bir Literatür Taraması”, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Mart 2013, ss. 133-144. FISCHER G-N. (2010), Les concepts fondamentaux de la psychologie sociale, 4ème Edition, Paris: Dunod. FREUD S. (1921), Psychologie Collective et analyse du moi, Çev. Dr. S. Jankélévitch, http://classiques.uqac.ca/classiques/freud_sigmund/essais_de_psychanalyse/Essai_2_ psy_collective/Freud_Psycho_collective.pdf., 06.10.2012. LE BON G. (1895), Psychologie des foules, (1. Baskı), Brussels: UltraLetters Publishing, 2013. MUCCHIELLI L. (2014), Sociologie de la délinquance, Paris: Armand Colin. NEVEU E. (2000), Sociologie des Mouvements, 3ème Edition, Paris: La Découverte. ORAN B. (2013), “Taksim-Gezi'nin Üç Halkası ve AKP”, Radikal ki, 14.07.2013. TARDE G. 1895), Les lois de l'imitation, 2ème Edition, http://classiques.uqac.ca/classiques/tarde_gabriel/lois_imitation/tarde_lois_imitation _1.pdf. , 27.08.2014. TARROW S. (2011), Power in Movement: Social Movements and Contentious Politics, Updated and Revised, 3. Edition, Cambridge University Press. TÜRKOGLU R. (2014), “Gezi Direnisi'nin Kitle Psikolojisi-2: Kuslar ve Agaçlar”, Radikal, 18 Mart 2014. “Gezi Parkı'ndaki kavganın sebebi AVM planı”, Hürriyet Gazetesi, 25 Nisan 2013. “Gezi Parkı'ndan milli uyanısa”, Yeni Mesaj Gazetesi, 13 Mayıs 2013. “Gezi Parkı'nda gece nöbeti”, CNN Türk, 31 Mayıs 2013. Fazilet Ahu ÖZMEN alternatif politika Cilt 7, Sayı 1, Nisan 2015 “Turkey protests spread from Istanbul to Ankara”, Euronews, 31 Mayıs 2013. “Gezi Eylemcilerinin Akıl Hocası Kim”, Haber7, 13 Haziran 2013, http://www.haber7.com/guncel/haber/1038309-gezi-eylemcilerinin-akil-hocasi-kim. “Gezi'ye rekor katılım: 7.5 milyon kisi”, www.aydınlıkgazete.com, 21 Haziran 2013. “2.5 milyon insan 79 ilde sokaga indi”, Milliyet Gazetesi, 23 Haziran 2013. “Gençlik, önce özgürlük diyor”, Radikal, 21 Agustos 2013. “Tencere Tavasını kapan yollara döküldü”, www.ulusalpost.com, 4 Ekim 2013. “Kardes Türküler'den Tencere Tava Havası”, Milliyet Gazetesi, 2 Kasım 2013. “Duman'ın Gezi Parkı sarkısı”, Haberevet.com, 2 Aralık 2013. “Besiktas'ta Gezi Park Eylemleri”, Zaman Gazetesi, 3 Aralık 2013.
Gustave Le Bon Ve Sigmund Freud'ün Işığında Kitle Psikolojisi Ve Gezi Hareketi'nin Psikolojisi |
Copyright © 2009-2023
Alternatif Politika
(Alternative Politics)